14 Ekim 2010 Perşembe

Zaz - La Fee



Çat pat Fransızcam'la yaptığım çevirilerden sonra yeni çeviriler yapmam konusunda yoğun (!) istekler geldi :) Ben de tabi ki kırmıyorum ve devam ediyorum şahane çevirilerime.Yine karşınızda ZAZ var . Kendisini , şarkılarını çook sevdim, "la fee" de en çok sevdiğim şarkılarından bir tanesi.

Dinlemek için buradan buyrun : http://fizy.com/#s/1m6656

(Videosu sadece Youtube'da oldugu için, Youtube da sevgili ülkemizde yasaklı oldugu için bu sefer böyle idare edelim.)

Sözleri de işte burada :


Moi aussi j'ai une fée chez moi / Benim de evimde bir peri var
sur les gouttières ruisselantes / damlayan olukların üstünde
je l'ai trouvée sur un toit / onu bir çatıda buldum
dans sa traine brulante / yanan kuyrugunda
c'était un matin ça sentais le café /bir sabahtı kahve kokuyordu
tout était recouvert de givre / herşey buzla kaplıydı 
elle s'était cachée sous un livre  /Bir kitabın altında saklanmıştı
et la lune finissait ivre / Ve ay sarhoş batmıştı
Moi aussi j'ai une fée chez moi / Benim de evimde bir peri var 
et sa traine est brulée / ve kuyrugu yanık
elle doit bien savoir qu'elle ne peut pas, ne pourra jamais plus voler / yapamayacagını iyi bilmesi gerek , asla ucamayacak
d'autres ont essayés avant elle / digerleri ondan önce denedi
avant toi une autre était là /senden once bir başkası oradaydı
je l'ai trouvé repliée sous ses ailes / onu kanatlarının altına kapanmışken buldum
et j'ai cru qu'elle avait froid / ve onun üşüdüğünü düşündüm
Moi aussi j'ai une fée chez moi / benim de evimde bir peri var
depuis mes étagères elle regarde en l'air / benim raflarımdan havaya bakar
la télévision en pensant que dehors c'est la guerre / televizyon dışarıda bir savaş olduğunu düşünürken
elle lit des périodiques divers / çeşitli dergileri okur
et reste à la maison / ve evde dinlenir
à la fenêtre, comptant les heures / pencerede , saatleri sayarken
à la fenêtre, comptant les heures / pencerede , saatleri sayarken
Moi aussi j'ai une fée chez moi /benim de evimde bir peri var
et lorsqu'elle prend son déjeuner / ve öğle yemegini yediğinde
elle fait un bruit avec ses ailes / kanatlarıya ses çıkarır
et je sais bien qu'elle est déréglée / ve onun ölçüsüz oldugunu biliyorum
mais je préfère l'embrasser ou la tenir entre mes doigts / ama onu öpmeyi ya da parmaklarımın arasında tutmayı tercih ediyorum
Moi aussi j'ai une fée chez moi / benim de evimde bir peri var
qui voudrait voler mais ne le peut pas / o ki ucmayı ister ama yapamaz



10 Ekim 2010 Pazar

Asmalar Artık Ağlamıyor


Geçen seneki sahaf festivalinden aldığım kitaplardan. 90'larda geçiyor.Nilay cocukluğundan beri profesör olma hayalleri kurmuş olan bir akademisyendir.Kocası Oğuz onu başka bir kadınla aldatmış sonra da terketmiştir.Nilay şimdi beraber aldıkları, döşedikleri evde kızıyla beraber yaşamaktadır.

Nilay'ın sevgilisi Ahmet ise eğitimsiz ama çalışkan bir işadamıdır.Sahip olduğu bağlantılar sayesinde çok para kazanmış, iyi yerlere gelmiştir.Evli ve iki çocuk babasıdır.Nilay'a çok aşıktır ama evini de asla ihmal etmez , çünkü o olmasa onlara yazık olacağını, bunu haketmediklerini düşünmektedir.Aynı zamanda ona göre bir insan çocuklarının annesiyle herşeyi paylaşamaz , bu yüzden bir sevgilisi olması gerekmektedir.

Ahmet'in karısı Meryem ise küçük yaşta evlendirilmiş, iyi eğitim görmemiş bir ev hanımıdır.Kocasına deliler gibi aşıktır ama onun kendisini aldattığından şüphelenmektedir, çünkü Ahmet uykuda Nilay'ın adını sayıklamıştır.Daha önce de böyle birşey olmuştur ama onun için önemli olan kocasının sonunda eve dönmesidir, bunun için büyücülere gider ama ne zaman ki Ahmet ona Nilay'ın çok güzel olduğunu söyler, daha fazla dayanamaz ve polise gider.O yıllarda zina hala suçtur .Polisle beraber Nilay'ın evini basarlar, her köşeyi ararlar,herşeyi karıştırırlar, iç çamaşırlarına kadar.

Sonrasında karakolda geçirilen saatler, daha sonra evinden ayrılmaya cesaret edemeyen ve Nilay'ı bırakan Ahmet, üzüntüsünden önce günlerce evine kapanan ve sonra ülkeyi terketme kararı alan Nilay ..

Yazar, herkesin aklından geçenleri kendi ağızlarından anlatmış, konuşma tarzından kimin konuştuğunu anlayabiliyorsunuz o bölümde, o kadar güzel yansıtabilmiş karakterlerin düşüncelerini yazıya.Konu olarak da çok değişik bir kitap,  zinanın suç olmaktan çıkarılmasının ne kadar doğru olduğunu anlıyorsunuz. Yapılan yanlış bile olsa hiçkimsenin bir başkasının yatak odasında olanı sorgulamaya hakkı yok diye isyan ediyorsunuz kitabı okurken.Değişik bir konu, değişik bir tarz arayanlara tavsiye ederim.


30 Eylül 2010 Perşembe

Borsa : Para Asla Uyumaz


 1987 yılında çekilmiş Wall Street filminin ikincisi.İlk filmde kanunsuzluk yapıp hapse giren Gordon Gekko bu filmde hapisten çıkar ve bir anda anılarını anlatmak üzere televizyondan televizyona koşmaya başlar, üniversitelerde seminerler verir.Gekko'nun hırsı yüzünden ailesini dağıttığını düşündüğü için kendisinden nefret eden kızı ise ironik bir şekilde babası gibi Wall Street borsacısı bir genç olan Jake' le mutlu bir beraberlik sürdürmektedir.

 Jake'in patronu ve yol göstericisi Louis Zabel ise şirketi battığı için intihar eder ve Jake bunun için kurt bir işadamı olan Bretton 'ı suçlar.Ondan intikam almak için de Gordon'dan yardım ister.Gordon ise bunu ancak kızıyla barışmasına yardım ederse kabul edeceğini söyler.
Daha sonra film boyunca, Gordon'un ve Jake'in Winnie'yi ikna etme çabalarını, Jake'in intikam almak için yaptıklarını izliyoruz, Jake ve Winnie 'nin evlilik yolunda ilerleyen ama yaşananlarla nedeniyle darbe alan ilişkilerine tanık oluyoruz.Henüz izlemeyenleri de düşünerek daha fazla ayrıntıya girmeyeyim, ama filmde bol bol sürprizler var. 

Son 20 dakikaya kadar gayet güzel olduğunu düşündüğüm filmin 'hadi bari mutlu son olsun' diye yazıldığını düşündüğüm sonu bence çok saçmaydı. Zaten hikayenin gidişatını duyguların  ( sadece aşk değil, aile sevgisi, hırs ,nefret ...) fazlasıyla etkilediği bir filmde,  üstüne bir de abartılmış duygusal sahneler beni çok sıktı.

Sanırım bu filme 10 üzerinden 6 veriyorum, izlenebilir, ama sinemada değil de belki evde daha ucuz yoldan.Belki ilkini izledikten sonra izlense daha güzel gelir mi bilmiyorum.
İzleyen olursa yorumlarını beklerim.


27 Eylül 2010 Pazartesi

24 Eylül Serdar Ortaç ( Sertaç ! ) Harbiye Konseri


24 Eylül akşamı, bedava biletimizin olması sebebiyle Serdar Ortaç konserine gittik Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda. ( Gerçi burada tiyatro oynanıyor mu , bu kadar büyük bir alanı bir defada dolduracak tiyatro seyircisi var mı bizde bilmiyorum ama. ) Normalde Serdar Ortaç dinlediğim bir insan değildir, ama konserde eğlendireceğini düşündüğüm için gittim ve beklediğim gibi de oldu. Hareketli müzikler, ışık oyunları, ara sıra atılan havai fişekler, konfetiler ve tabi ki Serdar'ın olmazsa olmazı seksi dansçı kızlar.

Popüler şarkıları dışında şarkıların sözlerini bilmesem de bayağı eğlendim, hatta hareketli şarkılarda oynadım ( gerçi bu beni tanıyanlar için pek sürpriz olmamıştır :)) Ama Serdar hakikaten eğlendirmeyi biliyor , bir anda sahneye davulcu çıkıyor, doğu ezgileriyle halay çekiyorlar, sonra bir başka şarkıda göbek attırıyor, sonra bir bakıyorsunuz Romen kıyafetleriyle kızlar çıkmış dans ediyor.

Benim dinlediğime en sevindiğim şarkı ise Nar Çiçeği oldu, zamanında çok daha kaliteli şarkılar yapıyormuş diye düşündüm, özellikle Poşet şarkısını 3. kez dinledikten sonra ( ! ) . Bir de Yaz Yağmuru'nu çalsalardı daha çok sevinecektim ama napalım.

Bu arada başlıktaki Sertaç'ın hikayesine gelince; gün içerisinde bir şekilde kafam karıştı ve Sertaç diye bahsettim kendisinden, adını ve soyadını birleştirerek kendimce.Fakat işin enteresan yanı bunu kimse farketmedi , kendi yanlışımı yine kendim anladım.Ben de bundan sonra kendisinden Sertaç diye bahsetmeye karar verdim , benim gibi üşengeç bir insan için birebir değil mi :)


25 Eylül 2010 Cumartesi

Joyce Jonathan - Je Ne Sais Pas




Daha önce bahsettiğim radyoda dinleyip sevdiğim bir Fransızca şarkı daha. Üşenmedim oturdum, çevirdim.Hepsi sizin için , asla bir yandan Fransızca çalışmış oluyorum gibi bir düşünceye sahip değilim ! :) Ayrıca itiraf ediyorum bu sefer daha zor oldu, yanlışımı bulan olursa düzeltirse sevinirim..


Il y a des mots qui me gênent,  / Beni rahatsız eden kelimeler var
des centaines de mots / Yüzlerce kelime
des milliers de rengaines qui ne sont jamais les mêmes / Asla aynı olmayan milyonlarca şey
Comment te dire ? / Sana nasıl söylemeli?
Je veux pas te mentir, tu m'attires / Sana yalan söylemek istemiyorum, beni etkiliyorsun
Et c'est là que se trouve le vrai fond du problème / Ve sorunun temel nedeni de burda
Ton orgueil, tes caprices, tes baisers, des délices / Gururun, kaprislerin, öpüşlerin, zevkler,
Tes désirs, des supplices, je vois vraiment pas où ça nous mène / isteklerin, işkenceler, bunun bizi nereye götürdüğünü gerçekten görmüyorum.

Alors on se raisonne , /
Sonra sağduyumuza uyuyoruz,
c'est pas la fin de notre monde / Bu dünyamızın sonu değil
Et à tort, / Ve yanlış bir şekilde
on se questionne encore une dernière fois / Kendimizi son bir kez daha sorguluyoruz

Je ne sais pas comment te dire / Sana nasıl desem bilmiyorum
J'aurais peur de tout foutre en l'air  / Herşeyi mahvetmekten korkardım
De tout détruire / Herşeyi yok etmekten
Un tas d'idées à mettre au clair  / Bir yığın düşünce aydınlandı
Depuis longtemps / Uzun zamandan beri
Mais j'ai toujours laissé derrière
mes sentiments/ Ama ben her zaman hislerimi geride bıraktım


Parfois je me dis que j'ai tort de rester si passive / Bazen kendime bu kadar pasif durduğum için yanlış yaptığımı söylüyorum
Mais d'où tu me regardes moi je te dévore /Ama bana baktığın yerde seni yiyip bitiririm
Mais c'est parfois trop dur de discerner l'amour / Ama bazen aşkı farketmek çok zordur
Mon ami, mon amant, mon amour, et bien plus encore / Arkadaşım, aşığım, aşkım, ve çok daha fazlası

Alors on se raisonne , / Sonra sağduyumuza uyuyoruz,
c'est pas la fin de notre monde / Bu dünyamızın sonu değil
Et à tort, / Ve yanlış bir şekilde
on se questionne encore une dernière fois / Kendimizi son bir kez daha sorguluyoruz

Je ne sais pas comment te dire / Sana nasıl desem bilmiyorum
J'aurais peur de tout foutre en l'air  / Herşeyi mahvetmekten korkardım
De tout détruire / Herşeyi yok etmekten
Un tas d'idées à mettre au clair  / Bir yığın düşünce aydınlandı
Depuis longtemps / Uzun zamandan beri
Mais j'ai toujours laissé derrière
mes sentiments/ Ama ben her zaman hislerimi geride bıraktım

Je te veux toi avec défauts  / Ben seni yanlışlarınla istiyorum
Et tes problèmes de fabrications / Ve üretim hatalarınla
Je te veux toi, j'veux pas un faux  / Seni istiyorum , bir taklit istemiyorum
Pas de contrefaçons / sahtelerini istemiyorum

J'vais pas te rendre pour prendre un autre / Seni bir başkası için bırakmayacağım
J'vais pas te vendre pour une ou deux fautes / Seni bir iki hata için satmayacağım
Je veux tes mots, je veux ta peau, / Senin kelimelerini istiyorum, senin tenini istiyorum
C'est jamais trop / Bu asla çok fazla değil

Je te veux plus, changé d'avis / Seni daha çok istiyorum , fikrimi değiştirdim
J'ai vu un autre un peu plus joli / Biraz daha tatlı bir başkasını gördüm
Je ne veux pas, je ne veux plus  / İstemiyorum, daha fazlasını istemiyorum
Jamais voulu / Asla istemedim
Et puis t'es qui j'te connais pas  / Ve sonra sen benim tanıdığım adam değilsin.
T'as dû rêver ce n'était pas moi / Hayal ettiğin ben değildim .
Mes confusions, tu les connais / Benim kafa karışıklıklarım , bilirsin
Laissons tomber / Unutalım gitsin

comment te dire / Sana nasıl desem 
J'aurais peur de tout foutre en l'air  / Herşeyi mahvetmekten korkardım
De tout détruire / Herşeyi yok etmekten
Un tas d'idées à mettre au clair  / Bir yığın düşünce aydınlandı
Depuis longtemps / Uzun zamandan beri
Mais j'ai toujours laissé derrière
mes sentiments/ Ama ben her zaman hislerimi geride bıraktım

Je ne sais pas comment te dire / Sana nasıl desem bilmiyorum
J'aurais peur de tout foutre en l'air  / Herşeyi mahvetmekten korkardım
De tout détruire / Herşeyi yok etmekten
Un tas d'idées à mettre au clair  / Bir yığın düşünce aydınlandı
Depuis longtemps / Uzun zamandan beri
Mais j'ai toujours laissé derrière
mes sentiments/ Ama ben her zaman hislerimi geride bıraktım




24 Eylül 2010 Cuma

Zaz - Je Veux

                  




Bir önceki yazımda bahsettiğim SNCF La Radio' yu dinlerken keşfettim ve çok sevdim bu şarkıyı.2 gündür çevir çevir dinliyorum :) İşte sözleri ve kendimce yaptığım Türkçe tercümesi ( sözlük yardımıyla şarkı bile çevirebiliyorum ! ;))




Donnez moi une suite au Ritz, je n'en veux pas ! / Bana Ritz'den bir suit ver, istemem onu !
Des bijoux de chez CHANEL, je n'en veux pas ! / Chanel'den mücevherler, istemem onu  !
Donnez moi une limousine, j'en ferais quoi ? papalapapapala / Bana bir limuzin ver , ne yapayım onu ?
Offrez moi du personnel, j'en ferais quoi ? / Bana hizmetçiler öner , ne yapayım onu ?
Un manoir a Neufchatel, ce n'est pas pour moi. / Neufchatel'da bir malikhane, bana göre değil.
Offrez moi la Tour Eiffel, j'en ferais quoi ? papalapapapala / Bana Eiffel Kulesi'ni öner, ne yapayım onu ?

Refrain: / Nakarat:
Je Veux d'l'amour, d'la joie, de la bonne humeur, / ben aşk, keyif , hoş mizaç (hoş sohbet olması daha olası gibi geliyor bana ama sözlük öyle diyor) istiyorum 

 ce n'est pas votre argent qui f'ra mon bonheur, / beni mutlu edecek sizin paranız değil
 moi j'veux crever la main sur le coeur papalapapapala / ben elim kalbimde ölmek istiyorum
 allons ensemble, découvrir ma liberté, / hadi beraber özgürlüğümü keşfedelim.
 oubliez donc tous vos clichés, / yani bütün klişelerinizi unutun
bienvenue dans ma réalité. / benim gerçekliğime hoşgeldin(iz)

J'en ai marre de vos bonnes manières, c'est trop pour moi ! / Sizin iyi davranışlarınızdan bıktım, bu bana fazla !
Moi je mange avec les mains et j'suis comme ça ! / Ben ellerimle yemek yerim ve ben böyleyim !
J'parle fort et je suis franche, excusez moi ! / Doğrudan konuşurum ve açık sözlüyüm, özür di
lerim ! 
Finie l'hypocrisie moi j'me casse de là ! / İkiyüzlülüğe bir son verin, bıktım bundan !
J'en ai marre des langues de bois ! Odunların dilinden bıktım !
Regardez moi, / Bana bakın

toute manière j'vous en veux pas et j'suis comme çaaaaaaa  / Her şekilde (sanki bu hiçbir şekilde olmalı) sizden bunu istemiyorum ve ben böyleyim
(j'suis comme çaaa) papalapapapala / Ben böyleyim

Refain x3: / Nakarat:




Je Veux d'l'amour, d'la joie, de la bonne humeur, / ben aşk, keyif , hoş mizaç istiyorum 
 ce n'est pas votre argent qui f'ra mon bonheur, / beni mutlu edecek sizin paranız değil
 moi j'veux crever la main sur le coeur papalapapapala / ben elim kalbimde ölmek istiyorum
 allons ensemble, découvrir ma liberté, / hadi beraber özgürlüğümü keşfedelim.
 oubliez donc tous vos clichés, / yani bütün klişelerinizi unutun
bienvenue dans ma réalité. / benim gerçekliğime hoşgeldin(iz)




23 Eylül 2010 Perşembe

SNCF La Radio


Geçenlerde, Kasım ayında yapacağım Fransa yolculuğu için bilet almaya çalışırken keşfettim bu radyoyu . Hızlı tren firması yolcularını bilgilendirmek amacıyla kurmuş.Fransızca ve İngilizce olmak üzere çok güzel şarkılar çalıyor ama tabi beni daha çok cezbeden kısmı Fransızca konuşmalar , böylece dinlememi (ma ecoute :)) ilerletme fırsatım oluyor, bazen arada bir iki cümle anlayıp seviniyorum kendi kendime :)



4. Beyoğlu Sahaf Festivali




Geçen sene tesadüfen keşfettiğim kitap festivali.Benim gibi bir kitap kurdu için tam bir cennet.Hem artık sadece büyüklerin kütüphanelerinde bulabileceğiniz kitaplara ulaşma fırsatı elde ediyorsunuz , hem de çok uygun fiyata güzel kitaplar alabiliyorsunuz.Burada bulabilecekleriniz sadece kitapla da sınırlı değil, eski plaklar, tapular, dergiler...Ben 4 tane kitap aldım bu sene , bunlardan bir tanesi de Fransızca bir roman.Henüz dilimi o kadar geliştirememiş olsam da geleceğe yatırım yaptım :) En azından kitabı seçerken neyle alakalı olduğu konusunda fikir yürütebilmeyi çok büyük bir başarı saydım. Festival 14 Eylül'de başlamış ve 28 Eylül'e kadar devam edecek.Taksim Gezi parkında.Mutlaka yolunuzu düşürün derim, güzel bir Pazar eğlencesi bana kalırsa..


4 Şubat 2010 Perşembe

Markafoni Davetiyesi


Markafoni'yi duymayan ve üye olmayan pek az kalmıştır ama ben yine de yazayım.Seçkin markalara birkaç gün süreyle %70 lere varan indirimler yapan bir site.Davetiyeyle üye olunabiliyor ancak.Davetiye isteyenlerin buraya tıklamaları yeterli.

18 Aralık 2009 Cuma

Kuşman Bowling Turnuvası




Kuşman Holding'in ilac firmaları arasında düzenledigi, fena halde bowlinge merak sarmamıza neden olan aktivite.Hayatında belki 1 maksimum 2 defa bowling oynamıs insanlar olarak toplandık.Salı gunu yapılacak turnuva icin pazartesi gunu antrenmana gittik :) Butun aksam oynadık,birazıcık ilerleme gosterdik.Sonra salı aksam oldu, turnuva sırasında 2. gruba kaldık yaklasık 45 dk gec baslayacaktı, millet eglenirken biz hala calısıyorduk bi kosede :)


Neyse ki turnuvada rezil olmadık en azından 500 ustu puanlarla 12 takım finale kaldı biz de 400 yaptık 200 lerde olanlar da vardı :)

Daha sonra cok sevdik biz bu isi neredeyse her hafta bir aksam is yerinden arkadaslarla bowling oynamaya gidiyoruz,baya da ilerlemeye başladım aslında triple strike bile yaptım ( 3 defa ustuste butun labutları devirdim yani :))

Neyse , profesyonellestikten sonra da kurumsal yarısmalara katılmak istiyoruz, hadi bakalım :)

10 Aralık 2009 Perşembe

Efes Pilsen Blues Festival

Bir arkadaşımın fazla davetiye var,hadi gelsene demesiyle katıldıgım etkinlik.Sürekli bir blues dinleyicisi degilimdir ama buldum mu dinlerim :) Gayet eglenceli bir aksamdı.Once ray schinnery amcam cıktı, yalnız kovboy gibi sahnede tek basına caldı, güzeldi ama bizi cok costuramadı, daha cok bir aksam yemeginde fonda calan güzel bir müzik tadında kaldı.Daha sonra terry evans ve grubu cıktı.İste onlar süperdi, tombik ve sempatik bir de bascısı vardı ki biz cok sevdik arkadaslarla.Gercekten costurdular bizi.Ve sonrasında Shemekia Copeland.Güzel bir kadın degil ve tombul.Ama harika bir sesi var ve sarkıları da cok güzel.Bize söyledigine göre su an evlenmiş olmalı, ki buna da çok şaştık o kadın evlendiyse vah bizim halimize :)

Buradan sonuc nedir peki : medya sektöründen arkadas edinmek bir gerekliliktir :)
Böylece aktivitelere beles davetiye bulabilir , orada icecekleri bedavaya getirebilirsiniz :)

Nefes - Vatan Sağolsun



Film gösterime gireli ve ben filmi izleyeli çok uzun zaman oldu ama anca yazabiliyorum.Terör sorunu hakkında ülkemizde yapılmış ilk film olması dolayısıyla cok ilgi cekti ki bence hakediyordu.Bir sınır karakolunda askerligini yapan bir avuc genc, en yakın arkadasını bir saldırıda kaybetmis ve bundan cok etkilenmis bir komutan, yazın gelmesini ölümle es deger tutan ve bundan korkan askerler, onların ruh halleri , yaşadıkları , yakınlarıyla konuşmaları, kimisinin vefasız sevgilileri tarafından terkedilmesi, çatışma ve sırasında yaşananlar, sevgilisini bakkal isteyecekmis diye uyuyamayan ve tam telefonda onunla konusacakken vurulan asker..


Cok incitici bir filmdi, biz buralarda rahat rahat uyur ve elimizdekilerden memnun olmazken, bizim icin birileri oralarda ızdırap cekiyor, uyuyamıyor, can cekisiyor, ölüyor ve sadece 45 saniyeligine kahraman oluyorlar..Gercekten cok acı..

A Christmas Carol - Yeni Yıl Şarkısı


Charles Dickens'ın aynı adlı kitabından uyarlanan animasyon film.Ebenezer Scrooge
ve Jacob Marley birbirinden cimri yaşlı adamlardır ve iş ortaklarıdır.Bir gün Marley Noel zamanı ölür.Aradan 7 yıl gecer.O öldükten sonra Scrooge yanına bir katip almıştır ama çok az maaş vermektedir ve para gitmesin diye soğukta çalıştırmaktadır adamı.Scrooge'un bir de yegeni vardır , çok iyi kalpli cömert bir adamdır.Onu Noel'in güzel bir zaman olduguna ve insanların mutlu olması gerektigine inandırmaya calısır ama Scrooge hayatta mutlu olunacak hicbirsey olmadıgına ve Noel'in aptalca bir sey olduguna inanmayı sürdürür.


O gece garip birşey olur ve Marley'in hayaleti Scrooge'a görünür.Her yanında zincirlerle bağlanmış külçeler vardır ve onları sürükleyerek biryerlere gitmek zorundadır.Scrooge'a kendinden ders almasını tembihler ve kendisine 3 hayaletin musallat olacagını söyler.Biri geçmiş Noellerin , biri şimdiki Noel'in digeri de gelecek Noellerin hayaletidir.

Marley'in söylediği gibi ilk önce geçmiş Noellerin hayaleti gelir ve Scrooge'u çocukluguna götürür.Köşesinde oturan yalnız bir cocuktur,hep dışlanmaktadır.Çocuklugunu hatırlayınca Scrooge cok duygulanır.Daha sonra gençlik günlerini,nişanlısını görür.İlk başlarda çok tatlı bir adamdır ama para onu degistirir , bu yüzden nişanlısı da onu terkeder.

Daha sonra bugünün Noel'inin hayaleti gelir.Katibinin ailesini gösterir ona.Birçok çocugu vardır,çok fakirlerdir ve bir çocugu da sakattır.Scrooge o cocuk icin cok üzülür.Katibin karısı Scrooge icin kötü şeyler söyler ama katip ona katılmaz.

O gün de bitince gelecek Noel'in hayaleti gelir ama o Azraildir.Scrooge ondan kacmak icin elinden geleni yapar ama sonunda kendini ölmeden mezarında bulur.Sonrasında uyanır ve bunun bir kabus oldugunu anlar.Cok korkmustur ve gercekleri anlamıstır.O gunden sonra çok iyiliksever,cömert ve Noel'i çok seven bir insan olur.

Konusu basit ama eğlenceli bir hikaye.Ben size bir özet geçtim filmde daha tabi ki birçok olay var.3 boyutlu izledik biz filmi , çok güzeldi.Karlar üstümüze üstümüze yagıyordu sanki..

Kısacası ben filmden cok zevk aldım, size de tavsiye edebilirim..

13 Kasım 2009 Cuma

Alışverişsaati.com Rezilliği

6 ekim gunu tarihi bir hata yapıp alısverissaati.com sitesinden bir adet saat siparis ettim.Cunku arkadaslarımdan methini duymustum.ancak saat bir turlu tedarik edilemedi ve ben bu arada baska bir sitede baska bir saat begenip onu aldım ve bu siparisimi iptal ettirdim.Hemen beni aradılar bizim yuzumuzden mi iptal ettiniz diye sordular yok dedim.Hem de ne kadar inceler diye dusundum.
Neyse ,yaklasık 1 ay sonra kredi kartımı kontrol ederken bir baktım alısverissaati.com taksidi yatmıs! Param iade edilmemis ve ben almadıgım saatin taksitlerini oduyorum! Hemen irtibata gectim isleme alalım dediler (daha almamıslar 1 aydır).bir persembe gunuydu ve pazartesi yatacak dediler tamam dedim.Sonra yatmadı bir daha bir da cumaya kadar bilmemne erteleyip duruyorlar.Defalarca mail attım tenezzul edip dönmüyorlar.Musteri temsilcilerine baglanamıyorsunuz mesguller.Kısacası hala alamadım paramı.Deli oldum artık.1.5 aydır benim paramı kullanıyorlar!!!
Siz siz olun sakın buradan alısveris etmeyin ve esinize dostunuza da tavsiye etmeyin.

Bu arada bana da konu hakkında tavsiyesi olan varsa yazsın.Paramı nasıl kurtarabilecegim konusunda..

Edit: Konustum isleme bugun alınmıs size tekrar telefon acacagız bugun yapıldı diye dediler hala bekliyorum.Yatırmazsanız yasal yollardan hakkımı arayacagım dedim ki bunu yapmayı da dusunuyorum.Hem paramı hem de 1.5 aylık faizimi alıcam kullanıyolar paramı göz göre göre..


Edit 2: 25 kasım itibariyle paramı almıs bulunmaktayım..Hele şükür sonunda...

9 Kasım 2009 Pazartesi

Gelecek Yazılar

Bu yazı hem bir not alma hem de haberdar etme yazısıdır.Yavas yavas alemlere geri dönmeyi düşünüyorum, bu ara cok faalim yazacak cok seyim var ama yazmaya henuz vakit bulamadım.
O yuzden konu baslıklarımı yazayım en azından sonradan unutmayayım dedim:

- Nefes filmi
- Efes Pilsen Blues Festival
- Kuşman Bowling Turnuvası
- Singin' in the Rain Müzikali
- 2012 filmi

Edit : Alışverişsaati.com 'un yaptıgı terbiyesizlik.Cok sinirlendirdiler beni uzun uzun yazıp kötüleyecegim merak etmeyin..

Aklıma gelen baska seyler oldukca bu listeyi gunceller sonra da yazmaya baslarım artık :)

Gorusmek uzere millet!

21 Ekim 2009 Çarşamba

Başlıksız

Sevgili günlük,

Hasta olmak ne kötü bisi degil mi?İnsan kendini iyi hissettigi anlarda sanki hiç hasta olmayacakmıs gibi geliyor.Simdi de sanki hic iyi olmamısım hep hastaymısım gibi hissediyorum.

Yatmaktan sıkılıp aktivite yapmak istemek ama buna halinin olmaması ve yine o yatakta kalmak zorunda olmak ne kötü.Ama daha da kötüsü yatmaktan baska birseye halin olmadıgı halde mecburen ise gelmek , hasta hasta calısmaya calısmak, bir yandan da hastalıgını insanlara bulastırmaktan korktugun icin cekine cekine öksürügünü tutmaya calısmak ama becerememek.

Sana bi soru ( biz tartısıyoruz da bir türlü cevabını bulamadık) ; grip , nezle ve soguk algınlıgı arasındaki fark nedir? Ne zaman antibiyotik kullanmalı, ne zaman grip ilacı almalı?Soguk algınlıgının da virusten kaynaklandıgı soylense de neden doktorlar antibiyotik veriyor? Yoksa almasak da zaten o surede iyilesecek miyiz?Peki viral bi hastalık oldugu halde Tamiflu (grip ilacı , biraz da sirketimin ilacının reklamını yapayım ;)neden bi ise yaramadı bende?

Neyse günlük icimi döktüm rahatladım,simdi burnumu ceke ceke calısmaya devam edebilirim.Sorularıma bir yanıtın olursa hic cekinme saat kac olursa olsun ara.

Öpüyorum seni gözlerinden.

Her daim hasta,
Özlem.


Edit: Antibiyotikleri üst solunum yolu enfeksiyonları icin veriyorlarmıs , sinuzit gibi mesela.Ondan iyi geliyormus bana..

3 Eylül 2009 Perşembe

Yes Yerine Orrayt Demek Caiz Midir Hocam?



Benimle beraber kaç kişinin aklına Metin Uca diyince Haka dansı yapan Avusturalyalılar geliyor?
Kendisini her sabah okula gitmeden giyinirken izlerdim pek de severdim.O zaman da hükümeti eleştirirdi hala da bişi değişmedi, galiba bu ülkede hep böyle 'döneceez döneceez aynı yere geleceez' ( Cem Karaca'yı özledik ) . İşte bu kitapta da sevgili Metin Uca yine bol bol yurdumdan manzaralar göstermiş bize, esprili bir dilde eleştirilerini sunmuş.Kolayca okunan eğlenceli,aynı zamanda düşündürücü bir kitap yazmış.

Kitabın içinde ayrı ayrı konu başlıkları var.Ben en beğendiğimden bir kesit sunacağım sizlere.
(Not: Gerçek bir olaydan alıntıdır)

Onur Air'in uçağı Erzurum hava alanına inmek üzere alçalmış , iniş takımlarını açmış piste yaklaşmaktadır.Ama o da ne , tam o sırada bir bakarlar ki pistte bakan var! Karşıda yeni açılacak tesisi incelemek için pisti katediyor! Bakanı gören kaptan uçağın burnunu zar zor kaldırır, pistteki devlet hava yollarının escortu da bakanı peşine takıp pistten çıkartmaya uğraşır ve tehlike atlatılır.

Metin Uca'nın konu hakkındaki yorumu : "Tarihte ilk kez, bir sivil havacılık hizmeti bağlı olduğu
bir bakanın piste yanlışlıkla girmesi nedeniyle büyük tehlike atlatıyordu."

Hakikaten enteresan bir hadise.Böyle bir insan nasıl bakan olmuş , bir kediden biraz fazla aklı olsa oraya girmezdi herhalde.Facia atlatılmasa manşetleri bir düşünün "Onur Air'in uçağı pistte bakanı ezdi, yoksa bu bir suikast mi??"

Hay Allahım nasıl bir ülkede yaşıyoruz diyorum ve kitabı size tavsiye ediyorum efendim.

İyi günler dilerim.Esen kalın.



27 Ağustos 2009 Perşembe

The Winner Takes It All


Abba - The Winner Takes It All
envoyé par ABBA. - Clip, interview et concert.



Abba'nın en sevdiğim şarkısı.Milyonlarca kez dinleyebilirim.Mamma Mia adlı müzikalin filmini seyrettikten sonra yine takıldım, çevir çevir dinliyorum.Sizinle de paylaşayım istedim.
Bu arada müzikal de harikaydı.Siz de müzikal türünü seviyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.

Sözlerini de paylaşayım şarkının:

"The Winner Takes It All"

I don't wanna talk
About the things we've gone through
Though it's hurting me
Now it's history
I've played all my cards
And that's what you've done too
Nothing more to say
No more ace to play

The winner takes it all
The loser standing small
Beside the victory
That's her destiny

I was in your arms
Thinking I belonged there
I figured it made sense
Building me a fence
Building me a home
Thinking I'd be strong there
But I was a fool
Playing by the rules

The gods may throw a dice
Their minds as cold as ice
And someone way down here
Loses someone dear
The winner takes it all
The loser has to fall
It's simple and it's plain
Why should I complain.

But tell me does she kiss
Like I used to kiss you?
Does it feel the same
When she calls your name?
Somewhere deep inside
You must know I miss you
But what can I say
Rules must be obeyed

The judges will decide
The likes of me abide
Spectators of the show
Always staying low
The game is on again
A lover or a friend
A big thing or a small
The winner takes it all

I don't wanna talk
If it makes you feel sad
And I understand
You've come to shake my hand
I apologize
If it makes you feel bad
Seeing me so tense
No self-confidence
But you see
The winner takes it all
The winner takes it all...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

İnsan Ne İle Yaşar?


Bu zamana kadar başucu kitaplarına pek inanmazdım.Bir kitabı tekrar tekrar okumak vakit kaybı gelirdi.Ama bu kitap fikrimi değiştirdi.İçinde 6 tane hikaye barındıran kitapla Tolstoy her zamanki gibi harika anlatımıyla insanın ruh dünyasına eğiliyor.Hayat hakkında dersler veriyor.

Kitaba adını veren hikaye İnsan Ne ile Yaşar?

Ayakkabı tamircisi Simon çok fakirdir.Geçen kış karısıyla aynı paltoyu giymek zorunda kalmıştır ve bu sene alacaklarını toplayarak bir deri almak ve yeni bir palto dikmek niyetindedir.
Ancak alacaklarını bir türlü toplayamaz.Karısına ne diyecegini düşünerek eve dönerken manastırın yanında çıplak bir adam görür.Önce gitmeyi düşünür ,başını belaya sokmak istemez.Sonra adama acır,onu evine götürür.Adam hic konusmamaktadır.Sadece Tanrı'nın onu cezalandırdıgını soyler.Evde karısı once bu durumdan hiç hoşlanmaz ancak daha sonra merhamet eder ve ona yemek verir.Yabancı ilk defa Simon'un karısı ona yemek verdiginde gülümser.Simon adama ayakkabıcılıgı ogretir ve adam yanlarında yasamaya baslar.

Aradan 6 yıl gecmistir ve adam cok iyi bir ayakkabıcı olmus,yaptıgı ayakkabıların ünüyle Simon çok kazanmaya başlamıştır.Ancak adam 6 yıl boyunca bir daha hiç gülmemiştir.Bir gün oldukça zengin bir adam 1 yıl boyunca dikişleri açılmayacak ve şekli değişmeyecek bir çizme yaptırmak için çok pahalı bir deri getirir.Yabancı adamı görünce tekrar gülümser.Daha sonra deriden çizme değil terlik yapar.Akşama doğru zengin adamın hizmetçisi gelip efendisinin öldüğünü ve bir çift cenaze terligine ihtiyacları oldugunu soyler.Michael da (yabancı adam, ismi şimdi geldi aklıma :)) terlikleri sarıp verir.

Bu olaydan yıllar sonra yanında birinin ayağı topal olan ikiz kızlar bulunan bir kadın gelir ve ayakkabı yaptırmak ister.Michael kadın ve cocuklarla cok ilgilenir.Annesinin kim oldugunu ve cocugun ayagının neden topal oldugunu sorar.Kadın da cocuklarının anne babasının 3 gun arayla öldüğünü,annenin öldükten sonra cocugun uzerine yuvarlanarak ayagını ezdigini,daha sonra cocuklara acıyarak onları aldıgını ve büyüttügünü anlatır.O anda Michael tekrar gülümser.Daha sonra odayı bir ışık kaplar.

Michael en sonunda sırrını açıklar.Aslında o Tanrı tarafından cezalandırılarak dünyaya 3 sorunun cevabını öğrenmesi için gönderilen bir melektir.Kız çocuklarını yeni doğuran annenin canını almak için gönderilmiş fakat kadının "çocuklarım bensiz yaşayamaz" diye yalvarmasına acıyarak canını almadan geri dönmüştür.Tanrı onu tekrar göndermiştir kadının canını almaya ve 3 sorunun cevabını öğrenip öyle dönmesini söylemiştir.

İlk soru "İnsan içinde ne barındırır?"
Bu sorunun cevabını Simon'un karısı önce onu istemedigi fakat sonra ona yemek verdigi zaman öğrenir.İnsan içinde sevgi barındırmaktadır.

İkinci soru " İnsana neyin bilgisi verilmemiştir?"
Bu sorunun cevabını zengin adam çizme yaptırmaya geldiğinde öğrenmiştir.Adam içeri girdiginde
yanında ölüm meleği arkadaşını görmüş ve onu tanıdıgı için gülümsemiştir.İnsana neye ihtiyacı oldugunun bilgisi verilmemiştir.Adam 1 yıllık bir cizmeye ihtiyacı oldugunu düşünmüştür ancak asıl ihtiyacı bir cenaze terliğidir.

Üçüncü soru "İnsan ne ile Yaşar?"
Bu sorunun cevabını da kızları görünce öğrenir.Kızların annesi canını almamasını çünkü çocuklarının onsuz yaşayamayacagını soylemistir ama böyle olmamıstır.Diger kadın onları evlat edinmiş ,sevgiyle bakıp büyütmüştür.Yani insan sevgiyle yaşamaktadır.

Kitapta buna benzer ders verici,insanı etkileyen 5 hikaye daha var.Dediğim gibi tam bir başucu kitabı.Mutlaka okuyun derim.



14 Ağustos 2009 Cuma

Notre Dame 'ın Kamburu




Yine bir kitap tanıtımıyla karsınızdayım.Sizden ayrı kaldıgım bu uzuun sure icerisinde kitap okumaya ara vermis degilim aslında.Geriye donuk olarak bunları yazmayı dusunuyorum,size anlatmam gereken cok guzel kitaplar okudum..

Gelelim bu gunku kitabımıza..Notre Dame 'ın Kamburu, orijinal adıyla Notre Dame de Paris , benim bir turlu okuyup bitiremedigim klasikler serisinden bir kitap.Kitabın aslında tek bir ana karakteri yok, butun karakterler etrafında esit donuyor, ama adı Quasimodo olan kambur o kadar ilgi cekmis ki kitap bu isimle anılmaya baslamıs.

Karakterleri tanıtayım :

Rahip Claude Frollo: Notre Dame kilisesinin basrahibi, kendini dunyevi islerden soyutlayıp bilime vermistir ve bu sayede kısa surede yukselmistir.

Esmeralda: Guzelligi dillere destan, danslarıyla insanı buyuleyen cingene kızı.

Pierre Gringoire: Sair ve filozof.Bes parasız.Bir tesadüf eseri Esmeralda 'nın kocası olur ancak ona hicbir zaman sahip olamaz.Daha sonra hayatını cingenelerle beraber, onlarla gosterilere cıkarak kazanmaya baslar.

Quasimodo: Kitaba adını veren kambur. 3-4 yaslarındayken Rahip tarafından evlat edinilir ve Notre Dame kilisesinde buyur.Belli bir yastan sonra kilisenin canlarını calmakla memur edilir.

Paquette: Eski bir kaldırım yosması.Esmeralda'nın gercek annesi.Esmeralda'nın bebekken cingeneler tarafından kacırılmasından sonra delirir.Paris'te kadınlar icin yapılmıs bir icazet odasında verilen ekmek ve suyla hayatını gecirir.Esmeralda'dan cingene oldugunu sandıgı icin nefret eder ancak kitabın sonunda kendi kızı oldugunu ogrenir.

Phoebus de Chateaupers : Paris 'li bir suvari alayı.Nisanlı olmasına ragmen cok capkın.Esmeralda ona sonsuz ve aptalca bir askla baglı.

Jehan Frollo: Rahip Claude Frollo'nun annesi ve babasının olumunden sonra bakımını ustune aldıgı ama bir turlu adam edemedigi, universiteli hovarda kardesi.

Cali: Esmeralda 'nın akıllı kecisi.Yaptıgı numaralarla insanları kendine hayran bıraktıran ama bir yandan da Esmeralda'nın buyucu oldugu dusuncesine sebep olan hayvan.


Esmeralda cok guzel bir cingene kızıdır.Sokaklarda dans ederek hayatını kazanmaktadır.
Notre Dame kilisesinin basrahibi Claude Frollo Esmeralda'ya asıktır ve onun icin herseyi tehlikeye atıp ona sahip olmak ister.Fakat Esmeralda Phoebeus ' a asıktır. Ancak Phoebeus sadece Esmeralda 'yı bir eglence olarak gormektedir ve aslında nisanlıdır.Esmeralda'yla bir ask macerası sırasında rahip Phoebeus'u bıcaklar ve herkes Esmeralda'nın onu oldurdugunu dusunur.Sucunu itiraf etmesi icin Esmeralda'ya iskence yapılır o da acıya dayanamadıgı icin sucu kabul eder ve idama mahkum edilir.Ayrıca Phoebeus olmadan yasamanın anlamsız oldugunu dusunmektedir.Phoebeus aslında yasamaktadır ama Esmeralda onun umrunda degildir.Guzel kız tam idam edilecegi sırada, daha once iskence gorurken kendisine su verdigi icin Esmeralda'yı cok seven kambur Quasimodo Esmeralda'yı kiliseye kacırır ve boylece kız kurtulur.Cunku o donemde sucluların kiliseye sıgınma hakkı vardır, ancak meclis kararıyla oradan cıkartılabilir.Daha sonra Esmeralda kilisede yasamaya baslar,Quasimodo ona bakar.Fakat kötü ruhlu rahip bir gece Esmeralda'ya tecavüze yeltenir.Basrahibi efendisi kabul eden Quasimodo ilk defa ona karsı cıkar ve kızı savunur.
İlerleyen zamanda Meclis Esmeralda hakkında tekrar idam kararı cıkarır.Bunu duyan cingeneler kiliseyi basıp onu oradan cıkarıp kurtarmak isterler ama basarılı olamazlar.Daha sonra Pierre ve basrahip kızı kacırır, basrahip Esmeralda'ya onunla olursa onu kurtaracagını yoksa onu ölüme terkedecegini soyler.Esmeralda nefret ettigi rahibin teklifini reddeder cunku o hala Phoebeus u sevmektedir.

Esmeralda idam edilecegi Greve Meydanı'na bırakılır.Meydandaki izbe bir odada yasayan Paquette cingene kız idam edilecegi icin sevinmektedir.Tam o sırada teki Esmeralda'da teki kadında olan bebek patiklerinden Esmeralda'nın kızı oldugunu anlar.Onu odasına alıp saklamaya calısır ancak kralın adamları onu bulur ve idam ederler.Kadın da kızını kurtarmaya calısırken öldürülür.

Yıllar sonra Esmeralda'nın ve onun yanında carpık curpuk iskelete sahip bir insanın kemiklerini bulurlar birbirlerine sarılmıs halde..Bu Esmeralda'yı cok seven Quasimodo'dur..

Kitabı cok begendim, cok guzel bir dili var.Okurken hem Esmeralda'nın aptallıgına sasıyor, biraz sinirleniyor, rahibin bu kadar kötü olmasına inanamıyor, hem de Quasimodo icin uzuluyorsunuz.
Aynı zamanda kitap Orta Çağ hayatını da gözler önüne seriyor.Avrupa'nın o gunlerde ne kadar vahşi bir yer oldugunu, insan hayatının ne kadar önemsiz oldugunu görüyorsunuz.İnsanlar tiyatro izler gibi idam ve işkence izlemekten zevk duyuyorlar.Nasıl olmus da bu insanlar medeniyete ulasmıs hakikaten anlamak zor.

Kısacası, okuyun efendim,sıkılmadan zevkle..Tavsiye ederim..