5 Aralık 2010 Pazar

Paris Mon Amour


Evet evet , ben de Paris'e aşık olan o milyonlarca insandan biriyim artık.Güzel binalar, güzel insanlar, her yerde sanat , tarih, bol bol tatlı ve tabi ki şarap ! Macera dolu bir tatil yaşayacağım havalimanına indiğim anda belli oldu, uçağım Zurich aktarmalıydı, oraya kadar THY ile geldim, Zurich'ten Paris'e Swiss ile devam ettim ama valizim benle devam edememişti ! Havalimanındaki görevlinin söylediğine göre suçlu THY imiş.Herneyse, ben de İstanbul'daki 25 derecelik sıcaklık yüzünden montumu valize atmıştım ve sonuç Paris'in buz gibi akşamında bir montum bile yok ! Neyse ki daha sonra evinde kaldığımız arkadaş bana kendi montlarından birini verdi de valizim gelene kadar donmadım ve ertesi gün de valizimin gelmesiyle her şey normale döndü.


Bence Fransa'yı özetleyen foto budur.Harika bir bina (Paris Belediyesi :)) , her şehirde mutlaka bulunan bir atlı karınca ve puslu bir hava. Kısacası bayıldığım manzara , J'aime beaucoup !

 
Bu bina Paris'in en işlek caddelerinden biri Rue de Rivoli üzerinde.Zamanında terk edilmiş ve sanatçılar gelmiş işgal etmişler, belediye de bir Fransız geleneği olarak sanatçıları desteklemiş ve bir çok sanatçı şimdi burada yaşıyor , aynı zamanda çalışıyor , üretiyor ve ürettiklerini burada satıyor. Altı katlı binanın her katında bir kaç sanatçı , siz gezerken sanatlarını icra ediyorlar.Daha fazla bilgi için web sitesini vereyim ancak Fransızca. 
Yalnız , soldaki linkler sanatçıların sayfalarına gidiyor, inceleyebilirsiniz.

 

Bu arada benim favorim Linda Mc Cluskey adında bir sanatçı oldu.
Bu da en beğendiğim çalışmalarından biri.
Diğer eserlerine buradan bakabilirsiniz  :
http://www.lindamccluskey.com/main_page.html



Neyse , sizi buradan Paris metrosundaki olağan bir konsere götüreyim.Hani bizde de metroda müzisyenler olur ama bu kadar kalabalığını görmek mümkün değil.İyi ki bunlara da ayrı bilet kesmiyorlar :)

Paris metro ağıyla öylesine örülmüş ki bastığınız hiçbir yer aslında toprak değil.Şehrin her yerinde metronun sıcak havasını tahliye eden mazgallar var.Ve metroya binerek şehrin bir ucundan bir ucuna çok kısa sürede gitmek mümkün.Ama çok çok eski bir metro.Dökülecek sanıyorsunuz ama herşey tıkır tıkır çalışıyor.Pis ve karışık aynı zamanda ama kendi içinde ayrı bir dünya, Paris'in yeraltı dünyası !



 
Burası da Moulin Rouge'un önü . Ve biz yerinde duramayan,kıpır kıpır Türk gençleri.Üstünde zıpladığımız yer kocaman bir metro hava tahliye şeysi.Hani şu ünlü Marilyn Monroe pozu var ya, biz de atıf yapalım dedik bir iki poz çektirdik başta. Sonra hoşumuza gitti atraksiyon yaptık böyle pozlarımız oldu. Ama sonra bizim enerjimize dayanamadı insanlar bir anda toplandılar etrafımıza , en son yaklaşık on kişilik bir gruptuk böyle Moulin Rouge'un önünde hoplayıp zıplayan!



  Ve tabi ki Eiffel Kulesi ! Amaan metal yığını diyenlere inat,  
ben hayran oldum kendisine ! Özellikle saat başlarında yanıp sönen ışıkların şovu başlayınca izlemeye doyum olmuyor.Kendisini ilk gördüğüm anda ,Sacre Coeur 'ün önündeydim , geceydi ve Eiffel yanıp sönmekteydi.Müthişti yani !

Her ne kadar en tepesine çıkamamış olsak da (hava muhalefeti sebebiyle kapalıydı ) , asansöre bindik ve ikinci kata çıktık. Asansör de çok enteresandı, Eiffel'in iskeleti üzerinde tekerleklerle yürüyen , ve çapraz çıkan bir kutu. Biraz korkutucu ama çok enteresan !

Yazımın da sonuna gelmişken , yukarıda da görünen sevgili arkadaşım Naime'ye bol bol öpücükler ve teşekkürler yolluyorum ! Naime , merci beaucoup pour tout ,
je t'embrasse !


3 yorum:

Adsız dedi ki...

canıım, ben size teşekkür ederim,her zaman beklerim:D

Gözde dedi ki...

süper yazı :) valizin benimle gelmemesi benim hep korkulu rüyam! Neyse ki başıma henüz hiç gelmedi :)

phoibe dedi ki...

benim de öyleydi yol boyu, sanırım kötü enerjiyi üstüme çektim :)